Sözler ve Replikler » Paulo Coelho

Paulo Coelho

Birinin gerçek yüzünü görmek istiyorsan, Kendisine hiçbir iyiliği dokunmayan birisine nasıl davrandığına bak.

Kabul ediyorum! En büyük hatam, yüzüme gülen herkesi, kendim gibi sanmamdı.

Gitmek için sebep çoktur; ama sevmeye bahane arar kalan. Unutma, Kapının kolunα uzanacak yαşα geldiğinde, gitmeyi öğrenir insan.

Çocukken; her şeyin sahibi olmak için büyümek isterdik. Büyüdük ; Şimdi her şeyden uzak olmak için hep çocuk kalmak istiyoruz.

Kadın sevgi uğruna her şeye hazırdır, hatta sevişmeye de. Erkek ise sevişmek için her şeyi feda etmeye hazırdır; sevmeyi bile.

Barajlar gibidir aşk biliyorum. Bir zerre suyun sızabileceği bir çatlak bırakırsanız, bu su duvarları yavaş yavaş kemirir ve öyle bir an gelir ki, akıntının gücünü artık kimse denetleyemez. Duvarlar yıkılacak olursa, aşk efendi olarak her şeye el koyar; neyi yapabilirim, neyi yapamam, sevdiğim kişiyi yanımda tutabilir miyim, tutamaz mıyım, gibi … sorular artık boşunadır… Aşık olmak denetimi elinden kaçırmak demektir.

Her adam; hayatında bir kadını mutlaka ömür boyu sever. Ve her kadın; bir erkeğe mutlaka ömür boyu acı çektirir.

Dalından şüphe ettiğin ağacın, gölgesinde soluklanmayacaksın!

Kişiye göre davranacaksın, küçükle küçük olacaksın hatta; ama seviyesizin seviyesine inecek kadar düşmeyeceksin hayatta …

Acı çekmemek için, aşkı reddetmek gerekiyordu. bu da hayattaki kötülükleri görmemek için kendi gözlerini çıkarmak gibi bir şeydi.

Biz insanların iki sorunu var; birincisi ne zaman başlamak gerektiğini, ikincisi ise ne zaman duracağını bilememek.

Kelimelerin kötü yanı, kendimizi başkalarına anlatabileceğimiz ve başkalarının söylediklerini anlayabileceğimiz hissini uyandırmalarıdır. fakat dönüp kaderimizle yüzleştiğimizde yetmediklerini görürüz.

Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğreteceği üç şey vardır; 1- Nedensiz yere mutlu olmak… 2-Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak… 2-Elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak….

İnsanların yaptıklarıyla değil, giydikleriyle marka oldukları bir çağda; Aşkların sahteliğinden yakınmak yanlış olur.

Kendime eziyet etmiyorum. Yaralarımın üzerlerine ancak cesaretle gidersem, iyileşebileceğini uzun zaman önce öğrendim…

Bugün cesaret edemediğin için yapamadığın şeyleri, yarın zamanın olmadığı için yapamayabilirsin.

Bir ilişkide güvensizlik varsa oradaki sevgi yalandır. Ve güvenilmek, sevilmekten daha büyük bir iltifattır . . !

Gerçek sen, içindeki sen, başkalarının biçimlendirmediği sendir.

Bütün kadınlar melektir aslında. Sadece kanatları kırıldığında süpürgelerine binerler. Hepsi bu.

Özgürlük buydu işte: Kalbinin istediği şeyi hissetmek ve bunu başkalarının düşüncelerine bağlı olmadan yapmak. Özgürdü, çünkü aşk insanı özgür kılıyordu.

Yüreğini dinlemek zorundasın; çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek.. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.

Kadın psikolojisi üzerine 35 yıl okumama rağmen, bir soruya cevap bulamadım. Bu kadınlar gerçekten ne istiyor…

Her insan kaybeder; ama sevmeyen vazgeçer unutma. Bil ki aşk; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde biter aslında.

Bütün günler birbirine benzediği zamanlarda, insanlar hayatlarında karşılarına çıkan güzel şeylerin farkına varamaz olurlar.

Yüreğin neredeyse hazinen de oradadır.

Hayatımızdaki en önemli şeylerin bir anda yok olup gittiğini görmenin acısından kaçımız kurtulacağız? Yalnızca bizim için çok önemli olan insanlardan değil, düşüncelerimiz ve düşlerimizden de söz ediyorum. Bir gün, bir hafta, birkaç yıl daha dayanabiliriz, ama eninde sonunda yitirmeye yazgılıyız. Bedenimiz sağ kalır, ama ruhumuz er geç ölümcül darbeyi yer… En kusursuz cinayet budur. Yaşama sevincimizi kimlerin öldürdüğünü, bunu hangi güdüyle yaptıklarını, suçluların nerede bulunacağını bilemeyiz.

İnsanların hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz. Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını. Daireyi tamamla. Gururlu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için. Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişiyi bırak ve şu anda kimsen, o ol.

Erkek ulaşamadığı kadına ‘telefonu duymadı galiba’ derken, Kadın ulaşamadığı erkeğe, ‘aradığımı görüyorda açmıyor’ der.

Giden sizin için çok değerli de olsa, kapıyı örtün ki; içeride kalanlar üşümesin.

Bazen insanlar kabahatli olduklarını kabullendikleri için değil, sadece karşıdaki sussun diye özür dilerler.

Bir erkekle mutlu olmak istiyorsan onu anla, sevmesende olur. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan onu sev, anlamasan da olur.

Şimdiye kadar hiç kendi istediğim gibi yaşayamadım, hep birilerini mutsuz ederim düşüncesi ile, aile mi hayal kırıklığına uğratırım endişesi ile yaşadım. Asla tam anlamıyla mutlu olmadım; istediğim mesleği seçemedim, istediğim gibi diğerlerini özgürce sevemedim. İlerde ne olacak peki ; evleneceğim, çocuklarım olacak, sıkıntılarım olacak, kendimi onlara adayacağım, onlar beni bırakıp gidecek, terk edeceğim veya terk edileceğim. Şimdiden gördüğüm bu geleceği neden kabul edeyim ki; kendi isteğimle bu noktada bırakmak varken.

Doğduğumuz andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar değişir, ihtiyaçlar değişir, ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir. Tren istasyonu değil.

İnsanlar hile ve üç kağıtçılıkta o kadar ustalaşmışlar ki, şeytanın bu konudaki şöhreti unutulup gitmiş.

Güzel kadınlar aşkla aptallaşır. Ama hem akıllı hem güzel kadınlar, aşıkken de akıllıdır. İşte bu yüzden hep yalnız kalır.

Ama unutma ki yüreğin hazinenin bulunduğu yerdedir. Ve çıktığın yolda keşfettiğin şeyin bir anlamı olması için hazineni mutlaka bulmak zorundasın.

O, senin bu dünyanın tahmin edemeyeceği kadar iyi biri olduğuna, bu yüzden de dünyanın seni ezip geçeceğine inanıyor.

En kusursuz cinayet budur; yaşama sevincimizi kimlerin öldürdüğünü, bunu hangi güdüyle yaptıklarını, suçluların nerede bulunacağını bilemeyiz.

Seni seviyorum. Çünkü, aşkın hiçbir gerekçesi yoktur.

Küçümsemek yanlış, çünkü aptallık bir kusurdur; ama öyleleri vardır ki aptallığı kusursuzdur.

Aslında bütün kadınlar tatlı sözleri sever; ama iltifatların yalan mı gerçek mi olduğunu anlayacak kadar da zekiler .

Ne yaparsan yap, aklın hep seçemediğinde kalır. Ve olmasını istediğin bir şey ancak ondan vazgeçince gerçekleşir.

‎İlk bakışta güvendiği şeylere, bir kez daha bakılması gerektiğini mutluyken değil, hep mutsuzken anlar insan.

Erkekleri ayrılık, kadınları ise ayrılıktan sonraki süreç acıtır; çünkü beklemek sadece kadınlığa verilmiş en büyük cezadır!

İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini. Fırsatlar bekler, insanlar bekler: Kazanan hep mazeret olur.

Eğer bütün kelimeler bitişik olsaydı bir anlam çıkmazdı ya da en azından anlamı çıkarmak çok zor olurdu. Boşluklar çok önemlidir. Esler olmasa müzik de olmaz, boşluklar olmasa cümleler de olmaz.

Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değildiniz. Dünyada pek çok insan da böyledir. Mutlu olmayı hakketmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar.

Gideceğin yoldan eminsen, engeller ‘dinlenme noktan’ olmaktan öteye gidemez.

Seni seviyorum demeyi sadece seni affediyorum diyebilenler becerir..

Hayat bazen insanları, birbirleri için ne kadar çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır.

Bir şey, bir insanın başına, bir kez gelirse, ikincisi olmaz ama iki defa gelmişse muhakkak üçüncüsü de olacaktır.

Bir çocuğun bir erişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi var gücüyle dayatmak.

Bugüne kadar milyonlarca insan pes etti. Öfkelenmiyorlar, ağlamıyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca zamanın geçmesini bekliyorlar. Tepki gösterme becerilerini yitirmiş onlar! Sense üzgünsün. Bu da senin ruhunun hâlâ canlı olduğunu kanıtlar!

Döktüğüm yaşları bağışlıyorum. Acıları ve aldatmaları bağışlıyorum. İhanetleri ve yalanları bağışlıyorum. İftiraları ve ahlâksızları bağışlıyorum. Nefreti ve zulmü bağışlıyorum. Yüreğimi yakan darbeleri bağışlıyorum. Yıkılan hayalleri bağışlıyorum. Ölen umutları bağışlıyorum. Sevgisizliği ve kıskançlığı bağışlıyorum. Umursamazlığı ve kötü zihniyeti bağışlıyorum. Haklılık uğruna haksızlık edenleri bağışlıyorum. Öfkeyi ve şiddeti bağışlıyorum. İhmalkârlığı ve unutkanlığı bağışlıyorum. Bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum.

İnsan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır. Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez.