Sözler ve Replikler » Arthur Schopenhauer

Arthur Schopenhauer

Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır.

Sırrım konusunda sessizliğimi korursam benim esirim olur; eğer ağzımdan kaçırırsam ben onun esiri olurum. Sessizlik ağacında huzur meyveleri yetişir.

Iki ayaklı hayvanların sıradan sohbetleri kadar kısır ve sıkıcı bir sohbeti sürdürmektense hiç konuşmamak daha iyi.

Düşmanının bilmesini istemediğin şeyi dostuna söyleme.

Alışkanlık zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif ,sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.

İnsanların kader dedikleri çoğu zaman sadece kendi kendilerine yaptıkları aptal oyunlar.

Elimizde olan şeyleri çok seyrek düşünürüz. Eksik olanları ise daima.

Kibar ve dostca davranarak insanları esnek ve itaatkar yapabilirsiniz: bu yüzden sıcaklık balmumu için neyse kibarlık da insan doğası için odur.

Başkalarına benzemeye çalışarak benliğimizin dörtte üçünü kaybederiz.

Birisi sizin için gerçekten çok değerli ise, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş birşey değildir ama doğrudur. Çünkü , bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.

Isteklerimizi sınırlamalıyız, arzularımızı dizginlemeli, öfkemizi bastırmalı, bireyin sahip olmaya değecek şeylerden yalnızca sınırlı bir paya erişebileceği gerçeğini akıldan çıkarmamalıyız.

Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye ınanmamak da öteki yarısı.

Insanlarla uğraşmada üstünlüğe ulaşmanın tek yolu onlardan bağımsız olduğunuzu göstermenizdir.

Akıllı olan, sohbet sırasında ne hakkında konuştuğundan ziyade kiminle konuştuğunu düşünerek hareket edecektir. Bunu yaptığı takdirde sonradan pişman olacağı hiçbir şey söylemeyeceğinden emindir.

Benim gibi insanlar tarafından geride bırakılan fikirler, anıtlar hayattaki en büyük zevkimdir. Kitaplar olmasa uzun zaman önce umutsuzluğa gömülürdüm.

Tüm sınırlamalar kişiyi mutlu kılar. Görme, etki ve temas alanımız ne denli dar ise o denli mutlu oluruz; ne denli geniş ise o denli sıklıkta kendimizi azap içinde ya da ürkütülmüş duyumsarız. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar, istekler, ürkünç şeyler de çoğalır ve büyür.

Birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır.

Olabildiğince az şey dilemek ve çok şey öğrenmek istiyorum.

Üç türlü aristokrasi vardır; birincisi yaş ve kıdem; ikincisi servet; üçüncüsü akıl ve bilgidir. En şereflisi sonuncusudur

Bazılarının bencil sevgisi nefretinden daha acı vericidir.

Kütüphaneler insanlığın tek güvenilir ve kalıcı olan belleğidir.

Merhamet ahlakın temelidir.

İnsanları tanıdığımdan beri hayvanları severim.

Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır.

Eğer dalaverecilerin oyuncağı ve soytarıların maskarası olmak istemiyorsak, ilk kural içine kapanık ve ulaşılmaz olmaktır.

Otuz yaşıma gelene kadar öyle olmayan yaratıklara eşitimmiş gibi davranmaktan bıkıp usandım. Bir kedi genç olduğu sürece kağıt toplarla oynar, çünkü onların canlı ve kendine benzer bir şey olarak görür. Insan denen iki ayaklı hayvanlar da benim için aynı şeyi ifade ediyor.

Insanlarla kurulan neredeyse bütün bağlar bir kirlenme, bir pislenmedir. Ait olmadığımız acınası yaratıklarla dolu bir dünyaya indik. Daha iyi olan az sayıda insana saygı duymalı ve değer vermeliyiz; gerisine talimat vermek için dünyaya geldik, onlarla arkadaş olmak için değil.

Hayat berbat bir şeydir. Hayatımı onu düşünerek geçirmeye karar verdim.

Yetenek başkalarının vuramadığı hedefi vuran nişancı gibidir; dahi ise başkalarının göremediği bir hedefi vuran bir nişancı.

İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitaptır, geri kalan yılları da o kitabın eleştirmesidir.

İnsanın davranışları üç temelden gelir,bu temellere dayanmaksızın üzerimizde etkili olabilecek bir güç düşünülemez. Bunların birincisi Bencillik kendi iyiliginden başka bir şey düşünmez ve sınırsızdır, ikincisi Kötü ruhluluktur başkasının köyülügünü ister gaddarlıga degin varabilir, üçüncüsüde Acımadır. acıma,başkasının iyiligini istemektir ve iyilikseverlige, ruh yücelgine degin ulaşabilir. insan davranışlarının hepsi, bu üç temelden birine yada aynı zamanda ikisine baglanabilir.

Herşeyden önce, erkeğin doğası gereği aşkta vefasızlığa, kadının ise sürekli sadakate eğilimli olduğu gerçeği bu incelemeye girer. erkeğin aşkı, doyum bulduğu* andan itibaren belirgin bir biçimde azalır… hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler… erkek değişiklik özler! kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar!

Sağlık her şey değildir, ama sağlık olmadan her şey bir hiç.

Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir.

Kalbin gerçek, derin barışı ve tüm ruhun huzuru sadece yalnızlıkta bulunur.

Cinsel birleşmedeki esrime hali. Işte bu! Her şeyin gerçek özü ve nüvesi bu, varoluşun amacı ve hedefi.

Önemsememek önemsenmeyi getirir.

Dikensiz gül yoktur ama gülsüz pek çok diken vardır.

Başkalarının fikirlerine aşırı derecede önem vermek, herkeste var olan bir manyaklık.

Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.

Para deniz suyuna benzer, ne kadar çok içersen o kadar çok ona susarsın.

Insanları keyifli bir ruh haline sokmanın başınıza gelen kötü bir şeyi anlatmaktan veya kişisel bir zayıflığınızı açıklamaktan daha başka yolları da vardır.

Vefat etme ihtimali için burada itiraf ediyorum ki,Alman ulusunu taşkın aptallığı yüzünden küçümsüyorum ve ona ait olmaktan utanıyorum.

Benim gibi bir adam dünyaya geldiğinde geriye istenecek tek şey kalır – bütün hayatı boyunca olabildiğince kendisi gibi olması ve entelektüel güçler için yaşaması.

Gerçek tekeşlilik taraftarları nerede? Hepimiz anlık yaşıyoruz ve çoğumuz sürekli çokeşliyiz. Ve her erkek pek çok kadına ihtiyaç duyduğu için birden fazla kadını geçindirmesinin onun sorumluluğu olmasından daha adil bir şey olamaz.

Gelişimimiz için bir aynaya ihtiyacımız vardır.

Herkes kendinde eksik olanı sever.

Kendi çıkarımız hükmü tamamıyla yanlış kılar.

Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır.

Dünyanın özü kötüdür. Yapılması gereken en iyi şey yaşam istencini reddetmektir.

Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur.

Birbirlerini en çok teshir edenler, birbirlerini en çok itmam edenlerdir.

Doğa, insan türünü ikiye bölerken çizgiyi ortadan çekmemiştir.

İnsan tabii ki istediğini yapabilir, ama istediğini isteyemez.

Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız.

Hayat maliyetleri karşılamayan bir iştir.

Mantıkla beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez.

Kendi tecrübenin avantajı büsbütün kesinliğe sahip olmandır.

Hayatın ilk elli yılı metin, geri kalanı yorumdur.

Hayvanlara karşı acımasız olan, iyi bir insan olamaz.

Türdeşi yaratıklarla temelli olarak ilişki kurmaktan kaçınan çok mutlu bir adam o

Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.

Beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece… kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız.

Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: “bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?

Seks, çerçöpüyle izinsiz içeri girmekte, devlet adamlarının müzakerelerine ve alimlerin araştırmalarına müdahale etmekte tereddüt etmez. Her gün en değerli ilişkileri mahveder. Daha önce onurlu ve dimdik olan insanların vicdanını çalar.

Kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. İnsan hayatı, bir tür hata olmalı.

İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır.

Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir.

Bana yapılan haksızlık bana hiçbir şekilde ona haksızlık yapma hakkını vermez.

Çoğu hakikat sadece kimsenin sorunu ele alacak ve üstüne gidecek cesareti bulamamasından dolayı ortaya çıkmıyor.

Dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz.

Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir.

Birisi hayatı boyunca büyük bir çocuk gibi kalmayıp ciddi, makul ve mantıklı bir adam olursa, dünyanın çok işe yarar ve adamakıllı bir vatandaşı olabilir ama dahi olamaz artık.

Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır.

Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak.

Dinler halk için gerekli, ve onlar için paha biçilmez bir iyilik.

Gençliğin güzelliği olmasa bile çekicidir; ihtiyar güzellik çekici değildir.

Yanlış bir görüşü geri almak onu savunmaktan daha çok kişilik gerektirir.

Hakikat, onu arzu etmeyenin boğazına sarılan bir fahişe değildir. Hatta o kadar çekingen bir güzeldir ki, onun için herşeyini feda etmiş olan bile onun lütufundan emin olamaz.

Dili bir kelime daha fakir kılmak, bir ulusun düşüncesini bir kavramdan yoksun kılmak demektir.

Sayfaların arasında gözyaşları, ağlama, dişlerin birbirine çarpması ve karşılıklı katletmenin korkunç gümbürtüsü olmayan felsefe, felsefe değildir.

Tarih hep aynıdır, yalnız hep farklı.

Her aptal çocuk bir böceği ezebilir. Ama dünyanın bütün profesörleri bir böcek yaratamaz.

Yıkmak düzeltmekten, yalan söylemek ispatlamaktan daha kolaydır.

Şöhret edinilmeli, fakat onurun sadece kaybolmamasına dikkat etmek yetecektir.

Tek tanrılı toplumlarda ateizm ya da allahsızlık, ahlak yoksunlugu ile eş anlamlı olmuştur.
insanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar. Ve böylece umutlarla kandırılan insan ölümün kollarına koşar.

Üstün, nadir bulunan zekaya sahip insanlar yalnızca yararlı olan bir işe girmeye zorlandıklarında en güzel resimlerle süslenip sonra da mutfak kabı olarak kullanılan değerli bir vazoya benzer.

Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker… Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.

Belirli bir kışkırtma yokken bile, olmayan tehlikeleri aradığım huzursuz bir endişe hali içindeyim; bu durum benim için en ufak dertleri sınırsız derecede büyütüyor ve insanlarla ilişkiyi çok zor hale getiriryor.

Hayat bir parça nakış işlemesine benzetilebilir. Hayatının ilk yarısındaki herkes işlemenin ön tarafını görür, ikinci yarısında ise tersini. ikincisi o kadar güzel değildir, ama daha öğreticidir, çünkü iplerin birbirine nasıl bağlandığını görmemizi sağlar.

Insan, büyük bir hayretle, binlerce yıllık varolmayıştan sonra birdenbire var olduğunu görür; bir süre yaşar; ve sonra yeniden yok olması gereken aynı oranda uzun zaman gelir.

İyimserlik dinlerde olduğu gibi felsefede de gerçeklerin yerini almış temel bir yanılgıdır.

Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır.

Her şey dinin yanında: vahiy, kehanetler, hükümetin koruması, en yüksek değer ve tanınmışlık… ve hepsinden öte, doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görülmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalık.

Bilincimiz ruhun sadece yüzeyi, ki yerkürenin sadece yüzeyini bildiğimiz gibi onun da içini değil, sadece kabuğunu biliyoruz.

Her mesele kabul edilene kadar üç aşamadan geçer: İlkinde gülünç duruma düşürülür. İkincisinde ona karşı mücadele edilir. Üçüncüsünde tabii sayılır.

Tüm sınırlamalar kişiyi mutlu kılar. Görme, etki ve temas alanımız ne denli dar ise o denli mutlu oluruz; ne denli geniş ise o denli sıklıkta kendimizi azap içinde ya da ürkütülmüş duyumsarız. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar, istekler, ürkünç şeyler de çoğalır ve büyür

Tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ıstıraptan doğar.

Her halk diğer halkları kötüler ve hepsi de haklı.

Krallar taçlarını ve asalarını geride bıraktılar, kahramanlar da silahlarını. Ama aralarındaki, görkemlilikleri dışlarına taşan, bunu dışarıdaki şeylerden almayan büyük insanlar, büyüklüklerini yanlarında götürdüler.

En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız oldugunu da söyleyebiliz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.

Nasıl gemide giderken ilerlememiz kıyıdaki nesnelerin geri çekilmesiyle, dolayısıyla da küçülmesiyle kendini belli ediyorsa, ihtiyarlamamız da büyük yaşlardaki insanların bize genç görünmeleriyle kendini belli eder.

Bir insanın kendine ait olan, onu yalnızlığa giderken eşlik eden ve kimsenin ona verip ve kimsenin ondan alamayacağı ŞEY: Bu, sahip olduğu her şeyden veya onun başkasının gözünde ne olduğundan çok daha esaslıdır.
ileriyi önceden görebilseydik, çocukların ölüme değil, hayata mahkum olan, ama henüz cezalarının ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar bilinçsiz olan masum mahkumlar olduğunu görebilirdik. Yine de her insan ileri yaşlara… “bugün kötü ve her gün daha da kötüleşecek, ta ki en kötüsü olana kadar,” denilebilecek bir hayat durumuna ulaşmak ister.

Sonsuz uzayda etrafında bir düzine daha küçük kürenin döndüğü yuvarlak, ortası sicak, üzerindeki küflü tabakanın canlı ve bilinçli varlıklar ürettiği soguk sert bir kabukla kaplı sayısız aydınlık küre – bu … gerçek dünya

Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet.

En değersiz gurur, milli gururdur. Bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. Çünkü insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyarbilirki başka türlü? Dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan, sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkça görebilecektir. Ama dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar.

Büyük hayat düşünün öznesinin BIR olduğunu ve görüngülerin tüm çeşitliliğinin zamana ve mekana bağlı olduğunu kendimize hatırlatırsak, o devasa düsünceye olan korkumuz azalacaktır. Hepsi kocaman bir rüya ve onu her bir yaratık görür: Ama hayatındaki bütün karakterler de onunla birlike o rüyayı görür.

Eğer hayata küçük ayrıntılarıyla bakacak olursak ne kadar gülünç görünür. Mikroskopta görülen bir damla su gibidir, tek hücrelilerle kaynayan tek bir damla. Telaşla koşuşturup birbirleriyle mücadele etmelerine nasıl güleriz. Ister bu su damlasında isterse insan hayatının küçük süresi içinde olsun bu korkunç etkinlikler komik bir etki yaratıyor.

Insanın somut olarak yaşadığı hayatın yanı sıra her zaman soyut olarak ikinci bir hayat yaşaması dikkate değer ve önemlidir… sakince enine boyuna düşünme alanında, önceden onu tamamen ele geçiren ve yoğun bir şekilde etkileyen şeyler soğuk, renksiz ve uzak görünür: o yalnızca bir seyirci ve gözlemcidir.

Hiçbir şey onu telaşlandırıp heyecanlandıramaz artık. Bizi dünyaya bağlayan ve bizi kaygı, yakıcı arzu, öfke ve korku dolu olan bizi) sürekli acı içinde ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: o hepsini kesip paramparça etti. Gülümseyerek geriye, şu anda oyunun sonuna gelmiş bir satranç oyuncusu gibi kayıtsızca önünde duran bu dünyanın düşsel görüntüler geçidine bakıyor.

Gençliğimizdeki neşelilik ve karamsarlığa kapılmama hali, kısmen hayat tepesine tırmanıyor ve tepenin öteki tarafındaki ölümü görmüyor olduğumuz gerçeğine dayanır.

Felsefe yüksek bir dağ yoludur… ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir… Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdakı herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır.

Soğuk bir kiş sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. Bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır.

Fakat iç ısısı yeterince fazla olanlar sıkıntı ve kızgınlık yaratmamak veya hissetmemek için toplumdan kaçacaktır.

Bir dahi kendi çağında gezegenlerin yolunu aydınlatan bir kuyrukyıldız gibi parlar… Kültürünün normal seyriyle el ele gitmez: tam tersine çalışmalarını önündeki yolun çok ilerisine savurur.

Ben kalabalıklar için yazmadım… çalışmalarımı, zamanın seyrinde nadir rastlanan istisnalar olarak ortaya çıkacak düşünen bireylere miras bırakıyorum. Onlar da benim gibi ya da gemisi batıp ıssız bir adaya çıkan ve kendisinden önce aynı sıkıntıları yaşayan birinin izlerinin, ağaçlardaki bütün papağanlardan ve maymunlardan daha fazla teselli sunduğu bir denizci gibi hissedeceklerdir.

Avrupa’nın bilgili adamlarına ve filozoflarına: Sizin için Fichte gibi çenesi düşük birisi bütün zamanların en büyük düşünürü Kant’ın eşitidir ve Hegel gibi işe yaramaz, arsız bir şarlatan derin düşünür olarak değerlendirilir. Bu yüzden sizin için yazmıyorum.

Aşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır; ve bu kadar büyük bir özlemle arzuladığı şeyin diğer cinsel tatminlerden daha fazla bir şeye neden olmadığını görüp şaşkına dönecek, böylece kendisini bu ilişkiden fazla yararlanmış olarak görmeyecektir.

Karşımızdakinin yalnızca kendi budalalığımız, kusurumuz ve kötülüğümüz olduğunu akıldan çıkarmayarak her insan budalalığına, kusuruna ve kötülüğüne hoşgörülü bir şekilde yaklaşmalıyız.

Ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın.

Zekam bana değil, dünyaya aittir.

En tesadüfü bile uzak bir yoldan gelen gerekli olandır.

Şükür ki yüz tane ahmak bir araya gelse bir tane akıllı adam etmez.

Hayatının son dönemindeki hiçbir insan, samimiyse ve bütün melekleri yerindeyse, her şeyi yeniden yaşamak istemez. Bunu yapmaktansa tamamen yok olmayı tercih eder.

Kısa süre sonra kurtların bedenimi yiyeceği düşüncesine dayanabiliyorum, ama felsefe profesörlerinin benim felsefemi kemirdikleri düşüncesi ürpermeme neden oluyor.

Insanoğlu benden hiç unutamayacağı birkaç şey öğrendi.

Yahudiler yalancıların üstadlarıdır.

Yorum ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir